İndirimler, zamlar derken son günlerde zihnimi en çok kurcalayan konular mâli hususlar olmuş durumda. Ben de bu yüzden memleketimin daha rahat bir hayat sürebilmesi için bizleri yönetenlere bâzı tasarruf tedbirleri önermek istedim ve aklıma şunlar geldi:
İlk olarak milletvekili maaşlarında yapılacak bir kesintiye değinmek istiyorum. Örneğin 544 milletvekilinin her birinin 9469 lira olan maaşından 4000'er lira kesinti yapsak tasarruf edilecek nakit miktârı yıllık 26 milyon 112 bin lira oluyor. (2 yıllık dönemden sonra emekli olup maaş almaya devâm edenleri ve bakanları henüz hesâba katmadan...) Bu parayla kurulabilecek tesisler, doyurulabilecek açlar, yapılabilecek yatırımlar konusunda elbette yöneticilerimiz benden daha fazla bilgi sâhidirler ama bir gâzi ve emekli çocuğu olarak bana gâyet büyük bir meblâğ gibi görünüyor.
İkinci olarak yaşadığım şehir olan İstanbul'la ilgili bir projemi paylaşmak istiyorum. Mâdem metrobüs sürücülerine verilen tâlimatlara girebilecek kadar doğal ve resmî bir olay, o hâlde neden bu pahalı ve sürekli ârızalanıp yolda kalan metrobüsler yerine insanların itip çekebileceği ve yolcu kapasitesi geniş vagonlar kullanmıyoruz? Yeni yol masrafı olmayacak, vâr olan metrobüs yolunu kullanacak ve iten-çeken onlarca insana istihdam yaratacak bir proje. Şu anki projenin yükünü hafifletmenin yanı sıra pek çok işsiz için umut kapısı da yaratabilecek bir fikir olamaz mu bu?
Üçüncü olarak hazır en uzun kara sınırımız olan Sûriye sınırındaki topraklarımızın kullanım hakkının İsrail'e devri gündemdeyken bundan yola çıkarak şöyle bir proje düşündüm: Neden boğazları da kirâlamıyor ya da en azından gelip geçen ticâri gemilerden haraç kesmiyoruz? (Bu yapılacak alış-verişe resmî bir kılıf uydurmak yöneticilerimiz için çocuk oyuncağı olsa gerek; gemicikler, muhallebiciler, mısırlar, özelleştirmeler, orman vasfı yitirtilen arâziler akla gelince...) Taşıdıkları yükün niteliğine göre değişen oranlarda haraç ya da devlet deyimiyle "vergi" alıyor olsak bunun bir yıllık getirisini hesaplamaya benim ekonomi bilgim yetmezdi. Neticede ekonomi hakkında cebime giren miktar kadar bilgi ve hayalgücü sâhibi sıradan bir Türk genciyim.
Dördüncü olarak operasyon adı altında dağı-taşı bombalamak yerine yalnızca kesin görülen veyâ tespit edilen hedeflere ateş açmayı düşünsek cephâne masrafından edilecek tasarruf miktârı da epey büyük olmaz mı? Tasarruf edilecek miktarın bir kısmı istihbârat birimlerini güçlendirmek için kullanılsa dahi kalan kısım muhakkak dişe dokunacaktır.
Beşinci olarak saha kapatma cezâlarından devlet hazînesine pay çıkarılması projeme değinmek istiyorum. Federasyon tarafından spor kulüplerine verilecek "seyircisiz oynama" cezâsı yerine sokaktaki anlamıyla "saha kapatma cezâsı" verilemez mi? Yâni mâliye ya da spordan sorunlu devlet bakanımız "vay efendim, biz cezâ olarak sizin sahayı kapattık; tüm geliri bizim" diyemez mi? Bence mümkün ama o gelir bize, yâni halka ulaşır mı orası muammâ... Geliri üzerinden binbir değişik vergi ödeyen bir insana böyle bir ikramiyeden pay düşeceğini sanmıyorum. Yine de devlet kazansın. Ne de olsa "devlet başa, kuzgun leşe" değil mi?
Altıncı olarak yeni bir vergi projesi var aklımda. "Hava vergisi"... Düşünüyorum da ülkemizde üzerinden vergi alınmayan bir tek havamız kalmış; her hususta "havamızı alıyoruz" ve buna rağmen havamızın vergisini ödemiyoruz. Bir Türk vatandaşı olarak büyük bir utanç duyduğum için bu proje gelişti aklımda. Kılıfı da hazır ve benden ilgililere hediye olsun: "Zamlı da olsa size gazı verdik, havanızı temizledik; hanimiş bunun vergisi?" diyerek bütün faturalar üzerinde ek bir kalem olarak el açacaksınız, olacak-bitecek.
Şimdilik ekonomik tedbir projelerim bunlarla sınırlı. Ama başımın üzerinde böyle "ampûl"ler yandığı sürece aklıma daha nice parlak fikirler gelecektir. Hadi herkese mübârek olsun..!
İlk olarak milletvekili maaşlarında yapılacak bir kesintiye değinmek istiyorum. Örneğin 544 milletvekilinin her birinin 9469 lira olan maaşından 4000'er lira kesinti yapsak tasarruf edilecek nakit miktârı yıllık 26 milyon 112 bin lira oluyor. (2 yıllık dönemden sonra emekli olup maaş almaya devâm edenleri ve bakanları henüz hesâba katmadan...) Bu parayla kurulabilecek tesisler, doyurulabilecek açlar, yapılabilecek yatırımlar konusunda elbette yöneticilerimiz benden daha fazla bilgi sâhidirler ama bir gâzi ve emekli çocuğu olarak bana gâyet büyük bir meblâğ gibi görünüyor.
İkinci olarak yaşadığım şehir olan İstanbul'la ilgili bir projemi paylaşmak istiyorum. Mâdem metrobüs sürücülerine verilen tâlimatlara girebilecek kadar doğal ve resmî bir olay, o hâlde neden bu pahalı ve sürekli ârızalanıp yolda kalan metrobüsler yerine insanların itip çekebileceği ve yolcu kapasitesi geniş vagonlar kullanmıyoruz? Yeni yol masrafı olmayacak, vâr olan metrobüs yolunu kullanacak ve iten-çeken onlarca insana istihdam yaratacak bir proje. Şu anki projenin yükünü hafifletmenin yanı sıra pek çok işsiz için umut kapısı da yaratabilecek bir fikir olamaz mu bu?
Üçüncü olarak hazır en uzun kara sınırımız olan Sûriye sınırındaki topraklarımızın kullanım hakkının İsrail'e devri gündemdeyken bundan yola çıkarak şöyle bir proje düşündüm: Neden boğazları da kirâlamıyor ya da en azından gelip geçen ticâri gemilerden haraç kesmiyoruz? (Bu yapılacak alış-verişe resmî bir kılıf uydurmak yöneticilerimiz için çocuk oyuncağı olsa gerek; gemicikler, muhallebiciler, mısırlar, özelleştirmeler, orman vasfı yitirtilen arâziler akla gelince...) Taşıdıkları yükün niteliğine göre değişen oranlarda haraç ya da devlet deyimiyle "vergi" alıyor olsak bunun bir yıllık getirisini hesaplamaya benim ekonomi bilgim yetmezdi. Neticede ekonomi hakkında cebime giren miktar kadar bilgi ve hayalgücü sâhibi sıradan bir Türk genciyim.
Dördüncü olarak operasyon adı altında dağı-taşı bombalamak yerine yalnızca kesin görülen veyâ tespit edilen hedeflere ateş açmayı düşünsek cephâne masrafından edilecek tasarruf miktârı da epey büyük olmaz mı? Tasarruf edilecek miktarın bir kısmı istihbârat birimlerini güçlendirmek için kullanılsa dahi kalan kısım muhakkak dişe dokunacaktır.
Beşinci olarak saha kapatma cezâlarından devlet hazînesine pay çıkarılması projeme değinmek istiyorum. Federasyon tarafından spor kulüplerine verilecek "seyircisiz oynama" cezâsı yerine sokaktaki anlamıyla "saha kapatma cezâsı" verilemez mi? Yâni mâliye ya da spordan sorunlu devlet bakanımız "vay efendim, biz cezâ olarak sizin sahayı kapattık; tüm geliri bizim" diyemez mi? Bence mümkün ama o gelir bize, yâni halka ulaşır mı orası muammâ... Geliri üzerinden binbir değişik vergi ödeyen bir insana böyle bir ikramiyeden pay düşeceğini sanmıyorum. Yine de devlet kazansın. Ne de olsa "devlet başa, kuzgun leşe" değil mi?
Altıncı olarak yeni bir vergi projesi var aklımda. "Hava vergisi"... Düşünüyorum da ülkemizde üzerinden vergi alınmayan bir tek havamız kalmış; her hususta "havamızı alıyoruz" ve buna rağmen havamızın vergisini ödemiyoruz. Bir Türk vatandaşı olarak büyük bir utanç duyduğum için bu proje gelişti aklımda. Kılıfı da hazır ve benden ilgililere hediye olsun: "Zamlı da olsa size gazı verdik, havanızı temizledik; hanimiş bunun vergisi?" diyerek bütün faturalar üzerinde ek bir kalem olarak el açacaksınız, olacak-bitecek.
Şimdilik ekonomik tedbir projelerim bunlarla sınırlı. Ama başımın üzerinde böyle "ampûl"ler yandığı sürece aklıma daha nice parlak fikirler gelecektir. Hadi herkese mübârek olsun..!